top of page
Yazarın fotoğrafıAv. Necla Nida KARADAYI

ORMAN İŞGAL VE FAYDALANMA SUÇU SAVUNMA DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

Güncelleme tarihi: 3 Eki 2023


……………….. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ'NE


DOSYA NO :2023/……….. E.


SANIK :……………………………… (TCKN: …………………………)

……………………………………………………


MÜDAFİ :Av. Sait Berk ÇAM & Av. Necla Nida KARADAYI

……………………………………………………


DAVACI :K.H.

MÜŞTEKİ : …………………………

KATILAN :Orman Bakanlığı Orman İşletme Müdürlüğü


KATILAN VEKİLİ : ……………………………………………………


SUÇ :Kesinleşmiş Orman Kadastrosu Sınırları İçerisinde İşgal ve Faydalanma


KONU : ………Asliye Ceza Mahkemesinin 2023/…… E. sayılı dosyası ile müvekkille atfedilen "Kesinleşmiş Orman Kadastrosu Sınırları İçerisinde İşgal ve Faydalanma" suçuna karşı savunmalarımızı içeren dilekçemizdir.


A Ç I K L A M A L A R


Müvekkil, ……. İli ……. İlçesi ……… Mahallesi …….. Mevkisinde yer alan taşınmazı yalnızca hafta sonları hobi amaçlı ……………………gayesiyle iyiniyetli olarak kullanmıştır. Her ne kadar …………… Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından …./.../2023 tarihinde 2023/…….. soruşturma numarası ile müvekkil tarafından kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde işgal ve faydalanma suçu işlendiğine ilişkin iddianame hazırlanmış ise de mevcut durumda suçun unsurları meydana gelmemiştir. Bu sebeple işbu suçun müvekkile isnat edilmesi mümkün değildir. Tüm bu sebepler doğrultusunda haksız ve mesnetsiz işbu davaya ilişkin savunma dilekçesi yazma zorunluluğumuz hasıl olmuştur. Şöyle ki;


…………. yılında …….. İli ……. İlçesi ……….. Mahallesi ………… Mevkisinde balıkçı çiftliği olarak kullanılan tek katlı bir baraka işletmesi 3.kişiler tarafından belirli bir süre işletilmiş akabinde atıl bırakılarak terk edilmiştir. Söz konusu terk yılına müteakip işletme yetkilileri tarafından işbu yapıyı herhangi bir resmî devir veya sözleşme olmaksızın şifahen müvekkile kullanımı için teslim edilmiştir. Müvekkil ……….. yılından bu yana mevcut yapıda herhangi bir ekleme yahut çıkarma yapmaksızın yalnızca hafta sonları hobi amaçlı ………………amacıyla kullanmıştır.


Orman işgal ve faydalanma suçunun dayanağı 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17. ve 93. maddeleri olup ilgili maddelerde söz konusu suçun tanımına ve hareket şekillerine yer verilmiştir.


6831 sayılı Orman Kanunun 17. maddesinde, "Her çeşit bina, ağıl ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması, tarla açılması, işlenmesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır." denilmiş olup maddenin lafzından da açıkça görüleceği üzere belirtilen eylemlerin ormanda usulsüz olarak gerçekleştirilmesi suç sayılmıştır. Ancak müvekkil tarafından kanun maddesinde belirtilen eylemlerden hiçbirisi gerçekleştirilmemiştir.

  • SOMUT OLAYDA SUÇUN MADDİ UNSURLARI OLUŞMAMIŞTIR.

Orman işgal ve faydalanma suçunun hareket şekilleri bina inşa etmek, ağıl inşa etmek, hayvanların barınmasına mahsus yerler yapmak, tarla açmak-işlemek, ormanda ekim yapmak ve orman içine yerleşmektir. 6831 Sayılı Kanunun 17. maddesinde müvekkile isnat edilmek istenen suçun hareket şekilleri açık olarak belirlenmiştir. Ancak açıkça görüleceği üzere müvekkil tarafından kanunda belirtilen hiçbir hareket şekli gerçekleştirilmemiştir. Kanun maddesinde suçun hareket şekillerinin açık olarak belirtilmiş olması sebebiyle belirtilen hareket tipleri haricinde bu suçun başka hareket şeklinin bulunduğunu ileri sürmek kanunilik ilkesine aykırıdır. Dolayısıyla mevcut hareket şekillerini gerçekleştirmemiş olan müvekkile işbu suç isnat edilmez.


Orman işgal ve faydalanma suçunun meydana gelmesi için "işgal" ve "faydalanma" eylemlerininde mevcut fiilde yer alması gerekmektedir. Müvekkil tarafından işgal eyleminin gerçekleştirilmemiş olup faydalanma eylemi de gerçekleşmemiştir.


……… Cumhuriyet Başsavcılığının …./……/…….. tarihli iddianamesinde; "………………………………………………………" hususları ve sevk maddeleri olarak Orman Kanunun 93/2, 93/3. maddeleri ve TCK 53. madde belirtilmiştir. Ancak belirtilen kanun maddelerindeki suçlar meydana gelmemiştir. Bu sebeple işbu maddelere istinaden mevcut suçun meydana geldiği iddia edilmez.


Orman Kanunu 93/2. madde;

"İşgal ve faydalanma suçunun yeniden tarla açmak suretiyle veya yanmış orman sahalarında ya da kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır."


İlgili maddenin lafzında da anlaşılacağı üzere mevcut suçun gerçekleşmesi için "tarla açma" eyleminin gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Maddede belirtilen "Tarla açma" eylemi tarlaya dönüştürme eylemi olarak kabul edilmelidir. Bu eylemin oluşması için, orman toprağının üst tabakası kaldırılarak toprak yapısı geriye dönülmez ölçüde tahrip edilmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 3. Ceza Dairesi 'nin 20.11.1974 Tarihli 10804 Esas ve 1884 Karar sayılı ilamında açma eyleminin orman örtüsü, ağaç, ağaçcık ve fidanların kesilmesi, sökülmesi, budanmasıyla olacağı açıkça belirtilmiştir. Ayrıca Ceza Genel Kurulu 20.4.1964 Tarihli 31206 Esas ve 194 Karar sayılı ilamında, örtü bulunan yerin örtüsünün kaldırması durumunda Orman Kanunun 93/2. maddesinde belirtilen eylemin meydana geleceğini açıkça belirtmiştir.


Bu fiilde orman örtüsü oluşmamış canlı, cansız hiçbir bitkinin bulunmadığı alanların tarla haline dönüştürülmesi ile kanun maddesinde belirtilen suç meydana gelecektir. Ancak somut olayda ne belirtilen alan tarlaya dönüştürülmüş ne de orman örtüsüne zarar verilmiştir. Nitekim işbu husus …./……/…….. tarihli Suç Tutanağında yer alan, "Not: Söz konusu yerde herhangi bir ağaç kesilmemiştir." denilmek suretiyle de belirtilmiştir.


Öte yandan, orman işgal ve faydalanma suçunun oluşması için bir zarar meydana gelmiş olmalıdır. Ancak işbu davanın konusu alana müvekkil tarafından bir zarar verilmemiştir. …………. Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesinde davaya konu yapıların her ne kadar müvekkil tarafından yapıldığı beyan edilmişse de söz konusu yapılar müvekkilin yapının devrini teslim almasından önce 3.kişiler tarafından inşa edilmiştir. (Yapıların Hangi Tarihte İnşa Edildiğini ve Uydu Görüntülerinin Celbini Talep Ederiz). Dolayısıyla belirtilen alana 3. kişilerin eylemleri nedeniyle halihazırda zarar verilmiş olup suçun şahsiliği ilkesi gereği müvekkilin kendisinin işlemediği fiilden sorumlu tutulması beklenemez.


Tüm bu hususlara ek olarak, ………. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede mevcut krokilerden söz konusu alanın orman sınırları içerisinde kaldığı tespitlerine varılmış ise de DAVAYA KONU TAŞINMAZIN NE ZAMAN ORMAN VASFINI KAZANDIĞI HİÇBİR ŞEKİLDE BELİRTİLMEMİŞTİR. NİTEKİM YAPI KAYIT BELGESİNİN ALINDIĞI TARİH İTİBARİYLE TAŞINMAZ ORMAN VASFINDA OLMADIĞI GİBİ BUGÜNE KADAR ORMAN İŞLETME ŞEFLİĞİ TARAFINDAN DA HERHANGİ BİR TEBLİGAT YAPILMAMIŞTIR. YİNE İŞBU DAVANIN KONUSU OLAYDA MÜVEKKİLE ORMAN İŞLETME ŞEFLİĞİ TARAFINDAN HERHANGİ BİR BİLDİRİMDE BULUNULUP BULUNULMADIĞI, YAPILMIŞ OLAN TEBLİGATLARIN AKIBETLERİNİN SORGULANMASI GEREKTİĞİ SORUŞTURMA DOSYASINDA RE'SEN İNCELENMESİ GEREKİR.


Öte yandan bilindiği üzere, 'Kesinleşmiş Orman Kadastrosu Sınırları İçerisinde İşgal ve Faydalanma'' suçu 6831 Sayılı Orman Kanunu'nun 93.maddesinde yer almakla birlikte suçun işleniş şekli bakımından seçimlilik hareketli bir suç olup addolunan Kanunun 17.maddesinde yer almaktadır.


Orman Kanunu 17. Madde;

"Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; otlatma planı yapılan alanlarda yıllık otlatma süresi dâhilinde hayvanların planlı otlatılmasını sağlayan, gecelemesini emniyet altına alan ve dağılmalarını engelleyen geçici çevirmeler şeklinde düzenlemeler dışında, her çeşit bina, ağıl ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması, tarla açılması, işlenmesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır."


Yukarıda arz ve izah edilen nedenler ve sayın mahkemece re'sen gözetilecek hususlarda göz önünde bulundurulduğunda açıkça görüleceği üzere müvekkilin mesleği yahut geçimi herhangi bir hayvancılık ve tarımsal faaliyete dayanmamaktadır. Ayrıca mevcut taşınmaz üzerinde hayvanların barınmasına mahsus yerler de bulunmamaktadır. Bununla beraber müvekkilin, sürekli ve daimî olarak işbu davanın konusu taşınmaza yerleşme iradesinin de olmadığı, müvekkilin sadece hafta sonları ………………….. gayesiyle başkaları tarafından yapılan yapılarda çok kısa sürelerde bulunduğu, SÖZ KONUSU BULUNMA UNSURUNUN İSE DEVAMLILIK UNSURU ARZ ETMEMESİNDEN BAHİSLE ATILI SUÇUN MADDİ UNSURUNU OLUŞTURMAYACAĞI AÇIKTIR. İşbu sebepler nedeniyle isnat edilen suç kanunilik ilkesinden açıkça yoksundur.


Türk Ceza Kanunu'nun "Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi" başlıklı 2. maddesi uyarınca;

(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.

Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.

(2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.

(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.


Ceza Genel Kurulu 2018/470 E. ,2020/254 K. kararında;

“…Somut olayımızda 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17. maddesinde sayılan eylemler arasında yer almayan; orman içerisinde suyun orman örtüsüne zarar verilmeksizin alınmasından ibaret eylemi anılan maddenin kapsamına dahil ederek işgal ve faydalanma olarak kabul etmek Türk Ceza Hukukunun kabul etmediği kıyas yöntemini Ceza Hukukuna dahil etmek olur ki, bunun kanun koyucunun iradesine aykırı olacağı açıktır. Zira kanun koyucu, genel gerekçede iradesini açıkça ortaya koymuştur. Özellikle sanık aleyhine getirilen hükümlerin hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde kanunda açıkça belirtilmesi gerekir. Bu kural Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesi ile hüküm altına alınan ve Anayasa hükümleri arasında da yer bulan suçların kanuniliği prensibinin doğal bir sonucudur.”

6831 sayılı Orman Kanunu'nun 17. maddesi suça konu hareket şekillerini açık olarak belirtmiş ise de bu hareket şekilleri içerisinde “faydalanmaya yönelik işgal eylemi” adı altında bir eylem şekli bulunmamaktadır. Dolayısıyla faydalanmaya ve işgale yönelik müvekkil hakkında hüküm kurulması hem suçta ve cezada kanunilik ilkesine, hem de kıyas yasağı ilkesine aykırıdır.


Tüm bu açıklananlar doğrultusunda suçun maddi unsurları açıkça gerçekleşmemiştir. Müvekkile isnat edilebilecek herhangi bir suç bulunmamaktayken soruşturma aşamasında yeterli inceleme yapılmadan ve suçun maddi unsurlarının gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delil toplanmadan müvekkil aleyhine iddianame düzenlenmesi hukuka aykırıdır.

  • SOMUT OLAYDA SUÇUN MANEVİ UNSURLARI OLUŞMAMIŞTIR.

Orman işgal ve faydalanma suçunun meydana gelmesi için mevcut suçun kasten işlenmiş olması ve suçun işlendiği yerin orman olduğunun bilinmesi gerekmektedir.


Müvekkil …./……/…….. tarihli duruşmada; "……………………………………………" beyanlarında bulunmuştur. Ayrıca …./……/…….. tarihli Şüpheli İfade Tutanağından da görüleceği üzere müvekkil; "Buranın kullanımının kanuna aykırı bir durum olduğunu bilmiyordum." beyanlarında bulunmuştur. Olay örgüsünden ve müvekkilimizin ifadelerinden de açıkça görüleceği üzere müvekkilin herhangi kastı olmadığı ortadadır.


Yine bilinmelidir ki, 6831 Sayılı Orman Kanunu'nun 93.maddesinde suçun işleniş biçimine ve ne şekilde işleneceğine ilişkin aynı kanunun 17.maddesine doğrudan atıf yapılmış ve suçun manevi unsuru genel kast olarak kabul görülmüştür. Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinde kast, “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek işlenmesi” şeklinde tanımlanmıştır. O halde, Türk Ceza Kanunu'nun düzenlemesine göre, kastın varlığı için failin hem suçun kanuni tanımında yer alan unsurlar bakımından bilgiye sahip olması yani bilmesi, hem de bu unsurların gerçekleşmesini istemesi gerekmektedir. Yani failin kasten hareket ettiğinin kabulü için suçun maddi unsurlarını içeriğinde barındıran bilinçli bir karar vermesi gerekmektedir.


Somut olayda müvekkil mevcut krokiden de görüleceği üzere taşınmazın yol ile deniz arasında kaldığından bahisle içerisinde orman ağaçlarının bulunmadığı, BU ALANIN BÜTÜNLÜK ARZ EDEN ORMAN İLE BİTİŞİK OLMADIĞI, YOL BOŞLUĞU YA DA TESCİL HARİCİ KALMIŞ HAZİNEYE AİT YERLERDEN OLDUĞUNU DÜŞÜNEREK KULLANAGELDİĞİNİ, ALANA AİT HERHANGİ BİR MÜLKİYET İDDİASINDA DAHİ BU ZAMANA KADAR BULUNMADIĞI, hazineye ait yerlerden olması halinde bu yeri bedeli mukabilinde hazineden satın alma iradesinin de bulunduğu, BİR AN İÇİN ORMAN KANUNUNA MUHALEFET DURUMU SÖZ KONUSU OLSA İDİ (MANEVİ UNSUR KAST) 10 YILDAN BERİ DAVAYA KONU TAŞINMAZ ÜZERİNDE HERHANGİ BİR DEĞİŞİKLİK YAPABİLME DURUMUNUN ORTAYA ÇIKABİLECEĞİ SAYIN MAHKEMECE RE'SEN DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKMEKTEDİR.


Yine davaya konu somut olayda taşınmazın orman vasfını kazanma tarihinin yapı kayıt belgesinin alındığı tarihten sonraki bir tarih olduğunu ve o zamana kadar herhangi bir tebligat dahi müvekkile yapılmadığı gibi taşınmazın etrafından herhangi bir sınır belirleyici ikazların (Tel Örgü, Duvar, Çit. vb tadadi örneklerle çoğaltılabilir) da bulunmadığı da sabittir. Yukarıda arz ve izah edilen tüm durumdan özetle atılı suçun manevi unsuru olan KAST unsuru oluşmamıştır.

Centel Nur, Türk Ceza Hukukuna Giriş;

''Suçun oluşması için failin belirli bir saikle hareket etmesinin arandığı, yani hareketin ve sonucunun fail tarafından bilinip istenmesinin suçun oluşması için yeterli görülmediği hallerde ''özel kast'' var demektedir."


Özdemir Dada'ya göre; "İşgal ve faydalanma suçlarında amaç, orman mahallinden faydalanma olmayıp o yeri sahiplenmedir, mülk edinme kastı ile hareket edinme kastı söz konusudur."


Kaygancıoğlu- Renda- Onursan; ''Orman işgal suçunun diğer suçlardan farkı işbu suçlarda devlet ormanını sahiplenme ve mülk edinme amacı ile hareket edilmekte olması halidir.''


Belirtilen alan yukarıda da detaylı olarak açıklandığı üzere 3.kişiler tarafından inşa edilmiştir. Ayrıca taşınmaz bütünlük arz eden orman ile bitişik değildir ve arada yol boşluğu bulunmaktadır. Tüm bu hususlara ek olarak müvekkil tarafından da taşınmaza herhangi bir zarar verilmemiştir. Nitekim bu husus …./……/…….. tarihli Olay Yeri Tespit Tutanağında da herhangi bir ağaç kesilmediğine ilişkin tespitler ile de sabittir. Dolayısıyla müvekkil tarafından belirtilen alanın orman sınırları içerisinde kalmadığının düşünülmesi hayatın olağan akışına uygundur.


Mevcut suçunun oluşması için suç tipinde belirtilen hareket şekillerinin müvekkil tarafından bilerek ve isteyerek gerçekleştirmiş olması gerekmektedir. Ancak belirtile tüm bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda müvekkil tarafından hareket şekillerinin gerçekleşmediği, sayın mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda dahi müvekkilin mevcut durumda kastı bulunmadığı sabittir.


Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 1992/ 3-352 E., 1993 / 12 K. ve 01.02.1993 tarihli ilamında;

"Sanığın; bu yeri orman olduğunu bilerek kullandığına dair savunmasının aksini gösterir delil bulunmamaktadır. Suç konusu yerin orman sayılan yerlerden olduğu, sanığın tasarrufundan sonra açılan davada yapılan keşifle anlaşılmıştır. Bu nedenle, suç işleme kastı bulunmayan sanığın, manevi unsuru oluşmayan suçtan beraatine karar verilmelidir."


Yargıtay 3.Ceza Dairesinin 1999/ 11530 E., 1999 / 13477 K. ve 01.12.1999 tarihli kararında;

1998 yılında Orman ve Tapu Kadastro komisyonlarının mutabakata vararak tespit ettikleri haritalarda bu sahanın orman tahdidi içinde kaldığının meydana çıkması üzerine sanık hakkında zabıt düzenlendiğinin belirtilmesine göre ORMAN İDARESİ TARAFINDAN YANLIŞ YAPILAN HUDUTLANDIRMA İŞLEMİNİN SANIĞIN ALEYHİNE HUKUKİ SONUÇ DOĞURAMAYACAĞI CİHETLE SUÇ İŞLEME KASTI İLE HAREKET ETTİĞİ BELİRLENEMEYEN SANIĞIN SÜBUT BULMAYAN İŞGAL VE FAYDALANMA EYLEMİNDEN DOLAYI BERAATİ YERİNE YAZILI ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASI, bozmayı gerektirmiştir.

  • SORUŞTURMA AŞAMASINDA SUÇUN UNSURLARINA İLİŞKİN EKSİK İNCELEME YAPILMIŞTIR.

Atılı suçun gerçekleştirildiğinin tespiti ile müvekkilin söz konusu 6831 sayılı yasada yer alan durumunun oluşması için kastının bulunduğu ve suçun unsurlarının gerçekleştiğine ilişkin kesin ve her türlü şüpheden uzak deliller ile tespit edilmesi gerekirken, iddia makamının eksik ve hatalı inceleme sonucunda müvekkil tarafından mevcut suçun işlendiğini iddia etmesinin tarafımızca kabulü mümkün değildir. Cumhuriyet savcılığı tarafından …./……/…….. tanzim tarihli iddianamede her ne kadar cezalandırma amacıyla huzurdaki mahkemeye dosyayı sevk etmişse de eksik inceleme sonucu yapıların kime ait olduğu bilinmeden ve müvekkilin beyanları neticesinde lehe delil toplanılmadan eksik bir soruşturma yürütülmüştür. Nitekim ortada inşa edilen binaların kim tarafından yapıldığına ilişkin müvekkilce bilinen ancak SORUŞTURMA DOSYASINDA İNŞASININ AKIBETİNİN KİM TARAFINDAN YAPILDIĞININ BİLİNİLMEDİĞİ CİDDİ BİR ŞÜPHE DURUMU BULUNMAKTADIR.


Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi ceza muhakemesinde ispat konusunda bir hususun kesin olarak aydınlatılması, aydınlatılmadığı durumlarda oluşan şüphenin ise sanık lehine yorumlanması gerektiğini ifade eder. Esasen bu ilkenin varlığı masumiyet karinesinin bir uzantısını teşkil eder.


Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/6-1309 Esas, 2013/258 Karar sayılı kararında;

“Ceza muhakemesinin en önemli ilkelerinden biri olan ve Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “ şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel şartı, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde uygulanacağı gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan delillerin bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir şüphe ve başka türlü bir oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır.”


Bir kişinin üzerine atılı suçun varlığı onun suçlu bulunduğu anlamına gelmez. Kişinin suçlu olduğunun mahkemece ortaya konmasına kadar masum olduğu temel bir hukuk doktrinidir. Suçluluğun ortaya konması somut, kesin, maddi delillerle mümkündür. Buna göre ortada bir şüphe varsa bunun yargılama makamlarınca giderilmesi, şüphenin giderilemediği durumlarda ise bunun mutlaka sanık lehine yorumlanması gerekmektedir. Hal böyle iken mevcut yapıların müvekkil tarafından yapıldığını iddia edilmesi ancak ispat şartına bağlıdır.


Yukarıda arz ve izah edilen sayın mahkemece re'sen araştırılacak tüm durumdan özetle davaya konu yapıların aidiyetinin kim tarafından yapıldığı belirtilmeden doğrudan müvekkilin ifadesi alınarak inşası müvekkil tarafından yapılmışcasına atfedilmesinin tarafımızca kabulü mümkün değildir. Müvekkilin sübjektif özellikleri de sayın mahkemece dikkate alındığında herhangi bir inşa yapımında rol alamayacağı izahtan varestedir.


Yine yukarıda detaylıca belirtilen ve balıkçı barınağı işletmesi olarak kullanılan mezkur dava konusu taşınmazın ………. yılından önceki uydu haritalarının da celbi talep edilmeden, yapının doğrudan müvekkilin inşası sonucu belirtilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Dolayısıyla açıkça görüleceği üzere iddianamenin hazırlanmasında esas alınan belgeler arasında açıkça çelişki bulunmaktadır.


Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2003/3224 E., 2003/5304. K. ve 24.9.2003 tarihli ilamında;

"...Orman diri örtüsünü teşkil eden alt Floranın tahrip edilip edilmediği sorulup açıklığa kavuşturularak aynı zaman ve kasıtla açıldığının belirlenmesi halinde açma yapılan sahanın 5000 m2 den büyük olması nedeni ile sanık hakkında Orman Kanununun 93/3. fıkrasının uygulanması gerekeceğinden CMUK.nun 258. maddesi gereğince sanığa ek savunma hakkı tanınması suretiyle bu fıkrası da uygulanması, açma tarihinin farklı olması halinde ise eylemin aynı kasıt altında ve kısa zaman aralıklarıyla gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği tesbit edilip sanık hakkında TCK.nun 80. maddesinin de uygulanma yeri bulunup bulunmadığının veya eylemin 2 ayrı suçu oluşturup oluşturmadığı tesbit edilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği gözetilmeyerek bu yönden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması Hüküm olunan tazminat ve ağaçlandırma gideri toplam itibarıyla nisbi harcın eksik tayini Bozmayı gerektirmiş Mahalli C.Savcılarının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı (BOZULMASINA), 24.9.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi."

ÖZETLE, MEVCUT DURUMDA YUKARIDA DA DETAYLI OLARAK AÇIKLANDIĞI ÜZERE MÜVEKKİLE İSNAT EDİLEN SUÇUN NE MADDİ NE DE MANEVİ UNSURLARI OLUŞMAMIŞTIR. İŞBU SUÇ KASTEN İŞLENEBİLİR BİR SUÇ OLMASINA RAĞMEN KASTIN VARLIĞI DAHİ İNCELENMEMİŞTİR. EKSİK İNCELEME SONUCUNDA HÜKÜM KURULMASI HUKUKA AYKIRI OLUP MÜVEKKİL NEZDİNDE TELAFİSİ İMKANSIZ ZARARLARA YOL AÇABİLECEKTİR. İŞBU SEBEPLER DOĞRULTUSUNDA SÖZ KONUSU FİİL NEDENİYLE DOĞRUDAN MÜVEKKİLİN SORUMLULUĞUNA GİDİLMESİ EVRENSEL CEZA HUKUKU İLKELERİYLE ASLA BAĞDAŞAMAZ. MÜVEKKİLE ATILI SUÇUN MADDİ VE MANEVİ UNSURLARININ OLUŞMADIĞINDAN BAHİSLE MÜVEKKİLİN DAHA FAZLA HAK KAYBINA UĞRAMAMASI VE TELAFİSİ İMKANSIZ ZARARLARIN DOĞMAMASI İÇİN MÜVEKKİLİN BERAATİNE KARAR VERİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ.


HUKUKİ NEDENLER:5237 Sayılı Kanun, 6831 Sayılı Kanun, 5271 Sayılı Kanun, 3194 Sayılı Kanun ve ilgili sair mevzuat hükümleri


HUKUKİ DELİLLER:……….. Belediyesi Plan Ve Proje Müdürlüğü Tarafından …./……/……..Tanzim Tarihli Müzekkere, ……….. Belediyesi Tarafından ……………. Numaralı Makbuz, …./……/…….. Tanzim Tarihli ………. Belediyesi Mali Hizmetler Müdürlüğü Tarafından Tanzim Edilen Beyana Davet Tutanağı, ………. Başvuru Numaralı Bakanlıkça Alınan Yapı Kayıt Belgesi, …./……/…….. Tanzim Tarihli ………… Kayıt Numaralı …….. Belediyesince Alınan Evrak Kaydı, …./……/…….. Tanzim Tarihli …… Kayıt Numaralı Numarataj Kağıdı, ………. Başvuru Numaralı Yapı Kayıt Belgesi, …………… Başvuru Numaralı Yapı Kayıt Belgesi, ………… Başvuru Numaralı Yapı Kayıt Belgesi, Resmi Makamlarca Alınmış Ölçü Krokisi, keşif, bilirkişi, tanık, yemin ve sair her türlü hukuki delil


SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ve izah edilen nedenler ile;

  • Müvekkile atılı suçun unsurları oluşmadığından bahisle BERAATİNE,

  • Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ederiz. …./……/2023

SANIK MÜDAFİİ

Av. Sait Berk ÇAM & Av. Necla Nida KARADAYI



コメント


コメント機能がオフになっています。
bottom of page